Bağlanma teorisi (bağlanma kuramı) nedir?
Bağlanma kuramı, insanların kendileri için önemli olan insanlarla kurdukları yakınlık, duygusal bağ derecesinin ve bu eğilimin sebeplerini inceleyen bir yaklaşımdır. Bireylerin özellikle erken çocukluk döneminde, başkalarıyla kurdukları duygusal bağların, kişilik gelişimleri ve gelecekteki ilişkileri üzerinde nasıl etkili olduğunu inceleyen bir teoridir. Bu teori, İngiliz psikolog John Bowlby tarafından geliştirilmiştir.
Bağlanma; bir çocuğun, bakım verenine (genellikle anne veya baba) karşı duyduğu güvenli bağlanma hissi olarak tanımlanabilir. Çocuğun bu bağlanmayı sağlıklı bir şekilde kurabilmesi, onun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi açısından çok önemlidir. Bağlanma teorisi, bireylerin gelecekteki romantik ilişkileri, arkadaşlıkları ve genel yaşamlarındaki duygusal refahlarını anlamada da önemli bir rol oynar. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, genellikle sağlıklı ilişkiler kurma eğilimindeyken, kaygılı, kaçınan veya dağınık bağlanma stiline sahip bireyler, daha karmaşık ilişki dinamikleri yaşayabilirler.
İnsan yaşamı boyunca farklı gelişim dönemlerinde, değişim gösteren bağlanma stilleri kurmaktadır. Bağlanmanın temeli erken çocukluk döneminde atılır. Bebeğin bakım vereniyle (daha çok annesiyle kurduğu ilişkinin türü), gelecekte romantik birlikteliğinde etkin rol oynar. Bağlanma bireylerin kendileri için önemli olan kişilere karşı geliştirdikleri yoğun duygulardır. İlk bağlanma ilişkisi insanın ilişkilerle ilgili içsel ilişki modelini oluşturur, bu model kişinin sonraki ilişkilerini yönlendirir. Henüz yaşamın başındayken kurulan bağlılık ilişkisi bütün insanlar için geçerlidir ve dünyanın her tarafında vardır. Ancak ilişki, içinde yaşanan fiziksel ve sosyal çevreye göre farklı özellikler gösterebilir. Kişilerin birden çok bağlanma ilişkisi olabilir, ancak birincil ve diğer ilişkiler arasında niteliksel farklılıklar vardır.
Bağlanma stilleri nelerdir?
Bağlanma stilleri, bir çocuğun erken dönem deneyimlerine ve bakım verenin tutumlarına dayalı olarak gelişim gösterir. Bowlby, bağlanma stilinin çocuklukta oluştuğunu ancak yetişkinlikte de bireylerin ilişkilerini ve duygusal sağlığını etkileyebileceğini savunmuştur. Bağlanma stilleri, bireylerin sosyal ilişkilerine, güven duygusuna ve duygusal düzenlemelerine büyük etkiler yapar.
Güvenli Bağlanma (Secure Attachment):
Güvenli bağlanma, ideal ve bir bağlanma stilidir. Çocuk, bakım verenin tutarlı ve duyarlı davranışlarını deneyimler. Bu tür bir bağlanma çocukların duygusal ve sosyal gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlamalarına yardımcı olur. Çocuk, bakım veren kişisinin varlığına güvenir ve rahatlıkla ayrılabilir. Geri döndüğünde ise tekrar rahatça yakınlaşabilir. Çocuk, bakım verenine güven duyar. Ayrıldığında kaygı hissedebilir ancak geri döndüğünde rahatlar ve tekrar yakınlık kurar. Bu, sağlıklı ve dengeli bir bağlanma stilidir. Çocuk, bakım verenin sabırlı ve tutarlı olmasını bekler. Güvenli bağlanma sağlayan çocuklar, ilerleyen yaşlarda sağlıklı ilişkiler kurma eğilimindedirler. Çocuk duygusal ihtiyaçlarını güvenli bir şekilde rahatça ifade edebilir.
Kaygılı Bağlanma (Anxious Attachment):
Kaygılı bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerinin tutarsız tepkileriyle karşılaşırlar. Çocuk, bakım vereninin ilgisi ve desteği konusunda güvensizlik hisseder ve bu da kaygıya yol açar. Kaygılı bağlanan çocuklar, bakım verenlerinin ayrılığında aşırı kaygı hissederler öyle ki onlar çocuğun yanına geri döndüklerinde bile bu kaygı bazen geçmez. Çocuk, bakım veren kişinin yokluğunda aşırı kaygı yaşar ve geri dönüldüğünde, bağlanma figürüne yakınlaşmakta zorluk çekebilir. Genellikle bakım veren kişiden belirsiz tepkiler almışlardır. Bu çocuklar, sürekli olarak bakım verenlerinin onayına ihtiyaç duyarlar. Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, yetişkinlik yıllarında partnerlerine aşırı bağımlı olabilirler ve onlardan sürekli onay bekleyebilirler. Kaygılı bağlanan bireyler, ilişkilerde duygusal iniş çıkışlar yaşayabilir ve partnerlerinden istikrarsız davranışlar bekleyebilirler. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, başkalarının onlara olan ilgisizliğinden endişe duyarlar. Sürekli olarak terk edilme korkusu taşırlar ve ilişkilerde duygusal açıdan yoğun bir bağlılık gösterirler. Ancak bu aşırı bağlılık, yalnızca sevgiden dolayı değil, terk edilme ihtimalini ve kaygısını azaltmak için de olabilir.
Kaçıngan Bağlanma (Avoidant Attachment):
Kaçıngan bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerinin duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmeleri ya da reddetmeleriyle karşılaşırlar. Bu tür çocuklar, duygusal ihtiyaçlarını dışa vurmazlar ve genellikle bağımsızlıklarını ön plana çıkarırlar. Kaçıngan bağlanma, çocuğun duygusal mesafeyi tercih etmesine neden olur. Çocuk, bakım veren kişiden duygusal uzak durur ve duygusal ihtiyaçlarını dışa vurmakta zorlanır. Bağlanma figürüyle olan ilişkisinde duygusal mesafe vardır ve genellikle duygusal tepki göstermezler. Kaçıngan bağlanan çocuklar, başkalarına karşı duygusal mesafeli olurlar. Bu, duygusal yakınlık kurmaktan kaçınmalarına neden olur. Başkalarından yardım almakta ve duygusal destek istemekte zorluk çekerler. Bu kişiler, duygusal ihtiyaçlarını başkalarına ifade etmekte güçlük çekerler ve genellikle içe dönük olurlar. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, genellikle başkalarından duygusal destek almayı zor bulurlar. Bu kişiler, bağımsızlıklarını korumaya çalışırken, duygusal ihtiyaçlarını gizleme eğilimindedirler.
Dağınık (Düzensiz) Bağlanma (Disorganized Attachment):
Dağınık bağlanma, daha karmaşık bir bağlanma stilidir. Bu tür bir bağlanma, genellikle bakım verenin tutarsız, korkutucu ya da travmatik davranışlarıyla ortaya çıkar. Çocuk, bakım verenine karşı hem yakınlık gösterir hem de ondan korkar. Bu çelişkili davranışlar, çocuğun bağlanma figürüne karşı, karmaşık duygular geliştirmesine yol açar. Çocuk, hem bakım verene yakınlaşmak ister hem de ondan korkar. Bu tür davranışlar genellikle travmatik geçmişlerden kaynaklanır. Dağınık bağlanan çocuklar, duygusal ihtiyaçlarını karmaşık şekilde ifade ederler. Geri dönen bakım verene karşı hem sevgi hem de korku hissedebilirler. Duygusal olarak istikrarsız olabilirler ve başkalarına karşı güven duygusu geliştirmekte zorlanabilirler.
Bowlby’nin Bağlanma Teorisi ve Bu Stillerin Etkisi:
John Bowlby, bağlanma stilinin çocuklukta geliştiğini ancak yetişkinlikte de önemli etkiler yarattığını savunmuştur. Bir kişinin bağlanma tarzı, genellikle hayat boyu ilişkilerini şekillendirir. Güvenli bağlanma, sağlıklı ilişkiler ve duygusal refah için temel bir yapı sunarken, kaygılı, kaçınan ve dağınık bağlanma stilleri genellikle bireylerin duygusal zorluklar ve ilişki problemleri yaşamasına yol açabilir.
Bağlanma yalnızca çocuklukla sınırlı değildir; yetişkinlikte de kişisel ilişkilerimizi, stresle başa çıkma biçimimizi ve genel psikolojik sağlığımızı derinden etkiler. Çocuklukta güvenli bir bağlanma geliştiren bireyler, genellikle duygusal olarak daha dengeli olur, sosyal ilişkilerde daha başarılıdır ve stresli durumlarla daha etkili başa çıkabilirler. Bu güvenli bağlanma, kişinin içsel bir güven duygusu geliştirmesini sağlar ve bu duygu, yetişkinlikte de etkisini sürdüren bir psikolojik kaynak olur. Dünyaya daha olumlu bir bakış açısıyla yaklaşır, başkalarına güvenebilir ve sevgi dolu ilişkiler kurma konusunda daha başarılı olur. Zorluklarla karşılaştıklarında daha güçlü ve dayanıklı olabilirler. Psikolojik sağlık açısından, güvenli bağlanma stili olan bireyler, depresyon, anksiyete ve stres gibi duygusal bozukluklara daha az eğilimli olurlar. Ayrıca, bu kişiler stresle başa çıkma konusunda daha sağlıklı stratejiler geliştirir ve olumsuz duygularla daha etkili şekilde baş ederler.
Kaygılı bağlanma stillerine sahip bireyler ise daha fazla duygusal zorluk yaşar; sürekli onay ve sevgi arayışında olurlar, bu da stres, kaygı ve depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. İlişkilerinde sıkça kaygı, endişe ve güvensizlik yaşarlar. Bu kişiler, başkalarına güvenme konusunda zorlanabilir ve sürekli onay arayışında olabilirler. Kaygılı bağlanma, bireyde depresyon, kaygı bozuklukları, düşük özsaygı ve sosyal izolasyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerde sürekli olarak reddedilme korkusu taşır, bu da onları daha stresli ve duygusal olarak tükenmiş hissettirebilir. Bu kaygılar zamanla depresyon ve diğer ruhsal rahatsızlıklara dönüşebilir.
Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal bağ kurmaktan kaçınırlar ve genellikle duygusal mesafe koyma eğilimindedirler. Çocuklukta, duygusal ihtiyaçlarına duyarsız kalan veya onları reddeden bir ebeveyn figürüyle bağ kuran bu kişiler, duygusal yakınlık ve güven duygusunu zorlukla deneyimleyebilirler. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal olarak daha izolasyona çekilebilir ve bu da depresyon, yalnızlık ve düşük motivasyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Bu kişiler, duygusal desteğe ihtiyaç duyduklarında bile bunu ifade etmekte zorlanabilir, bu da içsel bir yalnızlık hissine neden olabilir.
Düzensiz bağlanma (ya da kaotik bağlanma), hem kaygılı hem de kaçınan bağlanma özellikleri taşıyan bir stil olarak tanımlanır. Bu bireyler, ebeveynlerinin tutarsız davranışlarına maruz kaldıklarında, bazen bakım ve şefkat alırken bazen de reddedilme ile karşılaşırlar. Bu tür bir bağlanma, yetişkinlikte duygusal karmaşıklıklar yaratabilir ve psikolojik sağlık sorunlarıyla bağlantılıdır. Düzensiz bağlanmaya sahip kişiler, duygusal olarak kararsız ve kaybolmuş hissedebilirler, bu da onları depresyon, kaygı ve kişilik bozuklukları gibi ruhsal sorunlara daha yatkın hale getirebilir.
Bağlanma Stillerinin Psikolojik Bozukluklarla İlişkisi
Bağlanma stilleri, doğrudan psikolojik bozukluklarla ilişkilidir. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler genellikle duygusal olarak daha sağlıklıdırlar, ancak kaygılı, kaçınan ve düzensiz bağlanma stillerine sahip bireyler, çeşitli psikolojik bozukluklarla daha fazla karşılaşabilirler. Bağlanma stilinin psikolojik sağlık üzerindeki etkisi büyük bir öneme sahiptir. Güvenli bağlanma, bireylerin sağlıklı ilişkiler kurmalarını ve duygusal olarak istikrarlı olmalarını sağlar. Ancak kaçıngan, kaygılı ve düzensiz bağlanma stilleri, uzun vadede çeşitli psikolojik bozuklukların gelişmesine neden olabilir. Bu nedenle, bireylerin bağlanma stillerini anlamaları ve gerektiğinde psikoterapi gibi müdahalelerle duygusal iyileşme sağlamaları önemlidir.
Depresyon: Kaygılı ve kaçınan bağlanma stilleri, depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkların yaygın nedenlerindendir. Kaygılı bağlanan bireyler, sürekli reddedilme korkusuyla mücadele ederken, kaçınan bağlananlar, duygusal bağ kurmaktan kaçındıkları için yalnızlık ve izolasyon yaşayabilirler. Kaygılı bağlanma, ilişkilerdeki sürekli endişeler ve duygusal çalkantılar nedeniyle depresyon belirtilerine yol açabilir. Kişi, kendini sürekli güvensiz hissedebilir. Depresyon süreci ve tedavisi hakkında detaylı bilgi için depresyon
Kaygı Bozuklukları: Kaygılı bağlanma, özellikle ilişkilerde sürekli endişe ve stres yaratabilir. Bu durum, anksiyete bozuklukları ile yakından ilişkilidir. Bağlantı kurma konusunda zorluk yaşayan kaçıngan bireyler, yalnızlık hissi ve ilişkilerde duygusal uzaklık nedeniyle kaygı yaşayabilirler. Kaygı bozuklukları ve tedavisi hakkında detaylı bilgi için Kaygı bozuklukları
Yalnızlık ve Sosyal İzolasyon: Kaçınan ve düzensiz bağlanma stillerine sahip bireyler, duygusal olarak mesafe koyma eğilimindedir. Bu da sosyal izolasyona ve yalnızlık hissine yol açabilir.
İlişki Sorunları: İletişim eksikliği, güven eksikliği ve duygusal uzaklık, romantik ilişkilerde zorluklar yaratabilir. İlişki sorunları hakkında daha fazla bilgi edinmek için toksik ilişki
Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Kaygılı bağlanan bireyler, sosyal etkileşimlerde aşırı endişe duyabilirler. Sürekli olarak diğerlerinin kendilerini nasıl değerlendirdiği hakkında kaygı yaşarlar. Sosyal fobi ve tedavisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için sosyal fobi makalesini inceleyebilirsiniz. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): Sürekli onay arayışı ve bir ilişkiyi kontrol etme ihtiyacı, obsesif düşünceleri ve kompulsif davranışları tetikleyebilir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu: Sürekli olarak başkalarına duygusal olarak bağımlı olma ihtiyacı, bağımlı kişilik bozukluğuna yol açabilir. Bu bozuklukta, birey kendi kararlarını alabilme yeteneğini kaybedebilir.
Borderline Kişilik Bozukluğu (Sınırda Kişilik Bozukluğu): Düzensiz bağlanma, duygusal düzensizlik, kimlik karmaşası, terk edilme korkusu ve sağlıksız ilişki dinamiklerine yol açabilir. Bu, sınırda kişilik bozukluğunun gelişmesine katkıda bulunabilir.
Panik Bozukluk: Tutarsız bağlanma deneyimleri, bireyde kaybolma korkusu yaratabilir, bu da panik atakları tetikleyebilir. Detaylı bilgi için Panik bozukluk
Duygusal İstikrarsızlık: Düzensiz bağlanan kişiler, duygusal olarak çok dalgalı bir iç dünya yaşar ve bu da depresyon, kaygı gibi duygusal rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bağlanma Stillerini Değiştirmek Mümkün Mü?
Bağlanma stilleri sabit değildir. Bireyler, yaşamları boyunca yeni deneyimler ve ilişkilerle bağlanma stillerini değiştirebilirler. Özellikle terapi ve kişisel gelişim çalışmaları, bağlanma stilini değiştirme konusunda etkili olabilir. Bağlanma stilini değiştirmek için öncelikle mevcut bağlanma tarzını anlamak gerekir. Terapistler, bireylerin bağlanma stillerini tanıyıp, daha sağlıklı bir bağlanma tarzı geliştirmelerine yardımcı olabilirler. Yetişkinlikte, geçmiş deneyimler ve ilişkiler, bağlanma stilimizi değiştirebilir. Bağlanma stilini tanıdıktan sonra, daha sağlıklı bağlanma davranışları geliştirmek mümkündür. Kişisel farkındalık, duygusal düzenleme ve sağlıklı ilişkiler kurma pratiği, bağlanma stilini olumlu yönde değiştirebilir. Terapi, kişisel gelişim çalışmaları ve sağlıklı ilişkiler, bireylerin bağlanma stillerinde değişim sağlayabilir.
Bağlanma stilini değiştirmek, daha sağlıklı ilişkiler kurmayı, duygusal düzenleme becerilerini geliştirmeyi ve psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratmayı sağlar. Duygusal farkındalık, güven inşa etme, sağlıklı sınırlar koyma ve başkalarına duygusal olarak açık olma, sağlıklı bağlanma stillerini oluşturmanın temel adımlarıdır.
Bağlanma teorisini anlamak, hem kendimizi hem de başkalarını daha iyi anlamamıza yardımcı olur ve bu anlayış, psikolojik sağlığımızı olumlu yönde etkileyebilir. Bağlanma stili, kişinin hayatı boyunca yaşadığı ilişkileri olumsuz etkileyebilir ve kişinin bağlanma stili nedeniyle sergilediği uyumsuz davranışları anlaşılmayabilir. Bu sebeple ruhsal açıdan kendini anlamak ve tanımak ilişkisel dinamiklerde oldukça önemlidir.
Referanslar :
Mohammadi, K., Samavi, A., & Ghazavi, Z. (2016, January 16). The relationship between attachment styles and lifestyle with marital satisfaction. Iranian Red Crescent medical journal. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4939067/
Sagone, E., Commodari, E., Indiana, M. L., & La Rosa, V. L. (2023, February 24). Exploring the association between attachment style, psychological well-being, and relationship status in young adults and adults-a cross-sectional study. European journal of investigation in health, psychology and education. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC10047625/
Kesebir, S., Kavzoğlu, S. Ö., & Üstündağ, M. F. (2011, June 1). Bağlanma ve Psikopatoloji. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. https://dergipark.org.tr/en/pub/pgy/issue/11158/133413